10 Ağustos 2010 Salı

Halka Batılın Mücadelesi Devam Ediyor…!



Bir kez daha karşı karşıyayız aynı durumla. Bir kez daha; iyiler, kötülere karşı mücadele veriyor. Bir kez daha ülke menfaati için gayret gösterenlerle, farklı yerlerden idare edilip oraların lehine çalışanlar karşı karşıya. Yabancı değiliz biz bu duruma. Meseleyi Habil ile Kabile kadar dayandırabiliriz ama o kadar öteye gitmeye hiç gerek yok. Bir hayal edin Sultan İkinci Abdulhamid’i tahtan indirmeye çalışan güruhla da mücadele etti iyiler, milleti şeker, çay kuyruklarına mahkûm edenlerle de. Ülkenin en nazik insanı olan bir Başvekile “dirisinden size zarar gelmezdi ama Adnan Menderesin ölüsü sizin peşinizi hiç bırakmayacak” sözlerini söyletenlerle de; halkın sivil, demokrat ve dindar cumhurbaşkanı diyerek bağrına bastığı Turgut Özal tarafından “Allah’ın verdiği ömrü onun izni olmadan alacak yoktur, bizde ona teslim olmuşuzdur” sözünün söylenmesine vesile olanlarla da ve milletin adamlarının günümüzdeki temsilcisi Recep Tayyip Erdoğan'a "biz bu yola beyaz çarşaflarımızla çıktık" sözünü söyletenlerle de mücadelesi devam etti iyilerin. Halkı Devr-i İstibdada mahkûm ettin diyenler de, uçak mı indireceksiniz ne gereği var bu kadar büyük caddeye şeklinde konuşanlar da, bu baraja da ne gerek vardı şimdi diye söylenenler de ve bugün Türkiye’ye giydirilen deli gömleği olan 12 Eylül Anayasasının değiştirilmesine karşı gelenler de aynı zihniyetin temsilcileridir. Ama ne yazık ki bugün, darbeden en çok mağdur olanlar, işkenceyle, baskı ve şiddetle darbenin üzerilerinden silindir gibi geçtiği kimi insanlar, darbe ağacının en büyük zehirli meyvesi olan 12 Eylül anayasasına sarılmış bırakmıyorlar. Tacizcisine sevdalanmak diye ancak buna denir. Bugün Başbakanın okuduğu mektubu ile bir kez daha gündeme gelen Mustafa Pehlivanoğlunun yolundan gittiğini söyleyen bir irade, nasıl olur da darbe anayasasının devamını isteyebilir? Necdet Adalı içinde durum çok farklı değil. Sosyal Demokrat geçinen ve özgürlükçü olduğunu iddia eden bir zihniyet 12 Eylül darbe anayasasının yolundan nasıl devam edebilir?


Türkiye’ye tarihinde ilk defa darbe ve darbenin mahsullerinden kurtulma şansı verildi. 13 Eylül sabahına, başta 12 Eylül olmak üzere tüm darbeler, darbeciler ve bugün darbeye yeltenenler olmak üzere hepsinden kurtulmuş şekilde uyanmak istiyorsak, bu değişiklikleri desteklemeliyiz.


Askerî mahkemelerin sınırlarının daraltılması, memurlara başta toplu sözleşme olmak üzere bir çok yeni hak verilmesi, kadınlara, çocuklara ve engellilere pozitif ayrımcılığın anayasaya girmesi, HSYK ve Anayasa Mahkemesinin üye seçimlerinin daha demokratik hâle getirilmesi, 12 Eylül darbecilerinin anayasaya koydukları mühürleri olan geçici 15. Maddenin kaldırılması…. Ve diğer pek çok değişiklik bugün baktığımızda ülkemizdeki kimi yaralara mehlem olacak şekilde. Şu da önemli bir gerçek ki; bu değişiklik paketi alsa yeterli değildir. Türkiye’nin anayasasında değiştirmesi gereken birçok konu hâlâ mevcuttur. Fakat tüm eksiklikleri gidermediği için bu değişikliklere destek vermemekte abesle iştigaldir. İyi daha iyinin düşmanı değil, ancak onun yol haritası olabilir.

Hakla batılın mücadelesi diyoruz, zira mesele basit siyasi hesapları çoktan aştı. Bu mevzu ülke hayrına gayret gösterenlerle, memlekette taş üstüne taş konulmasından hazzetmeyenlerin; millet için hayırlıysa kim yapıyorsa yapsın EVET diyenlerle, istemezükçülerin; derdimiz millet diyenlerle, halka rağmen halk için diyenlerin; arkasını millete dayayanlarla, farklı yerlerden desteklenenlerin mücadelesi şeklinde. Bir düşünelim kimler paketi destekliyor; Ak Parti, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi, Memur-Sen, Hak-İş, Tuskon, Müsiad… Kimler köstek oluyor; CHP, MHP, BDP, İşçi Partisi, Ergenekon, DİSK, Yarsav, PKK… Şayet evet çıkarsa kimler sevinecek; Başbakan, Numan Kurtulmuş, Erbakan, Fethullah Gülen Hoca efendi, Süleyman Soylu… Kimler üzülecek; Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Demirtaş, Tuncay Özkan, Bir numara, Eminağaoğlu, İmralı… Hâlâ düşünüyor muyuz tercihimizi yapmak için…?
AK Partililer, harbi Ülkücüler (MHP’li değil), Sosyal Demokratlar (CHP’li değil), Millî Görüşçüler, Rahmetli Yazıcıoğlunun Alperenleri, Özgürlükçü Solcular, Kürt Aydınlar, Liberaller, farklı cemaat mensupları, gerçek 12 Eylül mağdurları bu anayasa değişikliği paketi referandum süreci ile aynı gaye çatısı altında bir araya geldi.


Bu noktada çok karıştırılan bir mevzuu daha var. Bu bir halkoylaması, seçim değil. Bir vatandaş AK Parti’ye ve icraatına karşı olabilir, fakat bir yandan da bu değişiklik paketine destek verebilir. Şunu unutmayalım ki hükûmetlerin halkın önüne çıkacağı gün seçim günüdür, referandum değil ve 12 Eylül tarihinden kısa bir süre geçmeden halkın önüne bu seferde seçim sandıkları konacak ve siyasi partiler reylerini talep edecek. İşte her türlü siyasi düşünce ve hesaplaşmaların yapılacağı adres 2011 genel seçimleri olmalıdır. Ayrıca referandumda verilecek olan EVET oyları AK Partinin hanesine yazılır demekte yanlıştır. Zira 2007 cumhurbaşkanlığı halkoylamasına %67 ile destek veren halk, 2007 seçimlerinde AK Partiye %47 destek vermiştir.


Amacı ülkenin menfaati olan herkesin vicdanlarına sesleniyorum: 30 yıldır ne yazık ki bu darbe anayasası ile idare edilen ülkemiz bu çıkmazdan kurtulma gayretin içerisinde, önemli bir kavşak noktasındadır; ya hayırsızların hayır’ı ile darbelerin karanlığında yaşayacağız ya da hayırlıda EVET vardır diyerek demokrasinin aydınlığına kavuşacağız. Fakat sonuç ne olursa olsun şundan eminiz ki dünya döndükçe bu mücadele devam edecek.

İlki değiliz sonu da olmayacağız

Abdülkadir SARIBAY



Hiç yorum yok: