Bizim ve tüm dünya için bir muammaydı Afrika. Yüz yıllarca sömürülen, soykırımlara maruz kalan, dışarıdan ekilen fitne tohumları ile birbirlerine düşürelen Afrikalılar bugün farklı ortamlarda karşımıza çıkıyor. İslamiyet öncesi tamanen karanlık devirdi Afrika için. Müslümanlık Kuzey Afrika'da yayılmaya başlaması ile medeniyette bu topraklara uğramaya başladı. Türk Tarihi içinde önemli mekânlar. Önce Tolunoğulları ardından da Akşitler Afrika'nın göz bebeği Mısır'da vücut bulan Türk Devletleri. Eyyübiler, Memluklar, Osmanlılar derken Afrika ile bilhassa kuzeyi ile aramızda hiç kopmayacak gönül bağları kuruldu. Ama kara kıtaya sürekli gül yüzlü beyazlar gelmedi. Yüz yıllarca doğal ve insan kaynaklarını sömürerek, Afrikalıları köle olarak gören Avrupalı beyazlar bugün dahi çoğunlukla aynı görüşü taşıyorlar.
Bunlar dışında senelerce iç savaş ve darbelerle anılan Afrika'da bugün bile aynı şeyler konuşulmakta. Geçtiğimiz günlerde Moritanya'da yapılan ihtilal bunun apaçık bir göstergesi.
Yalnız herşey kıtanın adı gibi karanlık değil. Bilhassa Afrika Birliği çatısı altında biraraya gelerek sorunlarına çözüm bulmak ve dünya strateji muvazenesine bir güç olarak çıkma amacındalar. Türkiye, 2005'ten beri bu Birlik'te gözlemci ülke olarak yer alıyor. Fas hariç 53 Afrika ülkesinde müteşekkil olan birlik dünyanın farklı büyük güçleri ile biraraya gelerek ortak toplantılar düzenliyorlar. Bu tür toplantılara birliğe üye olmamasına rağmen Fas'da katılıyor. Avrupa Birliği, ABD, Çin, Rusya ve Hinditanla yapılan bu tür işbirliği zirvelerine bir yenisi daha eklendi. 21 Ağustos perşembe gününe kadar İstanbul'da devam edecek olan Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi, pazartesi günü başladı. Abdullah Gül'ün ev sahipliğinde düzenlenen organizasyonda 6'sı devlet başkanı seviyesinde olmak üzere 50 ülke temsil ediliyor. Zirve TOBB ve DEİK tarafından düzenlenen 'Türkiye-Afrika İş Forumu ile başladı. Geçtiğimiz ocak ayında Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'da düzenlenen Afrika Birliği Zirvesi'nde kararlaştırılan zirvenin hedefi, sadece ekonomik değil. Afrika ülkeleriyle siyasi, askerî ve kültürel ilişkileri de geliştirmenin yanında, önümüzdeki aylarda seçimi yapılacak olan Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için de ayrı bir önem taşıyor.
Ülkemizin Afrika'yla ilişkileri, 2005 yılının hükûmet tarafından 'Afrika Yılı' ilan edilmesiyle ivme kazandı. Bu tarihten itibaren;
TİKA Etiyopya, Senegal ve Sudan'da koordinatörlükler açtı,
THY pekçok yeni seferler başlattı,
Son olarak diplomatik temsilciliğimizin bulunmadığı bazı ülkelere elçilik açılması
önemli adımlardı. Türkiye, bunun yanında resmî, sivil birçok yoldan Afrika'ya yardım elini uzattı. İş dünyası da son dönemde Afrika'yı mercek altına almaya başladı. Bilhassa TUSKON'un gerçekleştirdiği ve bu yıl üçüncüsü düzenlenen dış ticaret zirveleri ile karşılıklı ticaretin geliştirilmesi çalışmaları önem kazandı. Bunların yanında dünyanın her tarafında olduğu gibi Afrika'da da kendini gösteren Türk okulları Afrika'nın gençlerine Türkiye sevgisi aşılıyor ve bölge ülkeleri ve Türkiye arasında kültürel işbirliği sağlıyor.
2007 yılı itibariyle 13 milyar dolar olan karşılıklı ticaret hacmi, 2008'in ikinci yarısı da birinci yarısı gibi olursa bu yılki rakam 18 milyar doları gececek. Hedef, ticaret hacminin 2010 yılına kadar 30 milyar dolara çıkarılması. Türk inşaat şirketlerinin Afrika'da üstlendiği müteahhitlik hizmetleri 1970'li yıllara dayanıyor ama bu, Kuzey Afrika için geçerli. Son dönemde kıtanın orta ve güney kesimine de inen müteahhitlerimiz, kıtanın diğer bölgelerinde de ihale almaya başladı.
Afrika yıllarca sömürülmesine rağmen hâlâ bakir topraklar barındırıyor. Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz İstanbul Altın Rafinerisi sahibide burada ki altın madeninde hastalık kapmıştı. Bunların dışında pekçok işalanı için yepyeni bir coğrafya. Türkiye'de diğer beyazlara göre kıtaya hem mesafe olarak hemde kalben daha yakın. Bundan sonra da yapılması gerekenleride sıralıyacak olursak,
Öncelikle Başbakanımızın hükûmet programında söylediği 15 yeni büyükelçilik bir an önce açılmalı,
Bunlarla kalınmayıp farklı ülkelere elçilikler, farklı mekânlara konsosluklar açılarak diplomatik bağ kuvvetlendirilmeli,
Ticaret hedefi olarak gösterilen 2010'da 30 yakın zamanda 50 milyar dolarlık hacim için faaliyetler arttırılmalı,
Bu konuda TUSKON tarafından düzenlenen ticaret köprülerine gerekli destekler sağlanmalı,
Afrika'da hâlen pekçok yerde sürmekte olan gıda, su, barınma ve sağlık problemleri için başta Kızılay olmak üzere diğer yardım kuruluşları teşvik edilmeli,
Bölge ile olan ulaşım sorunları açısında THY kıtaya sefer sayısını arttırmalı,
TİKA'nın çalışmalarına arttırılarak devam edilmeli,
Kıta ülkelerinin de katkısı ile inşallah Türkiye BM Güvenlik konseyi geçici üyesi olursa Afrika'nın sorunları ile ilgilenmeli
bunlar gibi daha pekçok öneri sayılabilir yanlız kesin olan şu ki bölgesel bir güç olan ve küresel bir güç olma yolunda ilerleyen Türkiye için Afrika eşsiz bir ortak olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder