15 Ekim 2008 Çarşamba

Belirsizlik Ortamı

Bir devletin, bir milletin kendini idame ettirebilmesi için olmazsa olmazları vardır. Bu bizim ülkede de böyledir dünyanın diğer bir ucundaki adını bilmediğim bir ülkede de böyledir. Nedir bu olmazsa olmazlar; dil, din, tarih, ahlak, hürriyet v.b. şeyler. Bunlar bir arada olduğu zaman topluluklar ancak bir birlik ve bir milleti oluşturulabilirler.
Bizim milletimiz asırlardır bu ilkeler üzerinden hareket ettiği için hep sağlam bir şekilde ayakta kalıyordu. Ne var ki 20. yüzyıl başlarına doğru 19. yüzyılın ortalarında çeşitli çevrelerce yapılan çalışmalar sonucu milletimizin bu değerleri 21. yüzyıl başlarına kadar yok edilmeye, gençliğimizin aklından silinmeye çalışıldı ve hâlâ çalışılıyor. Önce insanların en hassas olduğu olgu olan dini istedikleri gibi toplumlara yedire yedire kendi lehlerinde kullanmaya başladılar. Çalışmalarının sonucu olarak insanların aklından din kavramı neredeyse silindi din insanlarda sadece bir kavram olarak kaldı (sadece gerçek Müslümanlar bu çalışmalarda etkilenmedi). Daha sonra bunları dil, tarih, ahlak izledi. Dilimizin yok olması için her şey yapıldı Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Almanca kelimeler sessizce dayatılmaya başlandı ve sinsi uygulama konuşma diline uyarlandı. Bunun yanında insanlar şanlı tarihlerine bakıp ibret almasınlar diye yalan tarihler yazılıp yeni nesillere öğretilip, benimsenmesi sağlandı. Gerçek tarihi toplumdaki insanların bir bölümü öğrenebiliyor o da araştırırsa. Ahlaka gelince asıl çöküşün nedeni ahlaki çarpıklıktan meydana gelir. Bir toplumun genç bireylerinin ahlakı bozulmaya başlayınca tüm temel duyarlılıklar gelenekler örfler adetler zaten yok olmaya yüz tutar. İşte bütün bu değiştirme uğraşları gençliğimize uygulanmaya çalışılıyor bundan önceki ve ondanda önceki genç nesillere yaptıkları gibi… Peki, nedir bu kadar yapılan şeylerin gençliğimiz üzerindeki etkisi. Hemen şöyle açıklayayım; zamanla atlanılan her genç nesil geleneksel kuralları terk edip batı dünyasının rezilliğini taklit eden bir hâle geliyor. Şu anda Türk gençliği üç grupta şekillenmişe benziyor(benim bakış açımdan):
1- Ne yaptığını bilip de hâlâ yaptığı yanlışlara devam etmeye ısrar eden gruptur ki bunlar azınlıktadır.
2- Yalanışlıklardan uzak durup doğruluğa yönelmiş artık insanlara nasıl faydalı olabileceği düşünen ve bu düşüncesinin görüntüsünü çizen grup ki bunlarda maalesef azınlıktadır.
3- Bu grupda ne yapacağını bilmeyen, ne yanlışın yanlış olduğunu algılar ne de doğru olan şeyin doğruluğunu algılayan gruptur ne yazık ki bunlar toplumda çoğunluğu arz eder.
İşte insanların 1. ve 3. grup geçleri insanları düzeltmeye çalışmalıdır yoksa bu fazlalığından dolayı övündüğümüz genç nüfus sadece boş bir kalabalıktan ileriye gidemez. Bunun için toplum bu belirsizlik ortamından derhal çıkarılmalıdır aksi halde her şey tam sonuna geldiğinde keşke diyeceğimiz bir duruma gelecek. Böyle bir şey olmasını istemeyiz değil mi? (Bu yazıyı GençUfuk için kaleme alan Avni Babaoğlu Sancaktepe Yenidoğan Çok Programlı Lisesi 4. sınıf öğrencisi)

Hiç yorum yok: